30 Nisan 2016 Cumartesi

Moleküler Biyoloji ve Genetik mi Biyoloji mi?

Genetik bölümünün daha iyi tanınması için 2012 yılında yazdığım yazıdan (http://genetikbolumu.blogspot.com.tr/2012/07/gelecegin-meslegi-genetik.html) ve blogtaki diğer yazılardan sonra pek çok kişiden e-mail aldım. E-maillerin çoğu, teşekkür e-maili idi. E-mail atanların bazıları tercih dönemindeydi ve tercihlerini buna göre revize etti. Bazıları üniversitenin ilk yıllarındaydı ve memnun olmadıkları ama bir türlü bırakamadıkları genetik bölümünü bırakmaya karar verdi. Karar verdikten hemen sonra bile içlerindeki kasvetin azaldığını söyledi. Bazıları ise köprüden önceki son çıkışı kaçırdıklarını ve bahsettiğim gerçeklerle karşılaştığını söyledi.

Teşekkür e-mailleri dışında pek çok kişi bana bu yazıyı 2012 yılında yazdığımı ve hala aynı düşüncede olup olmadığımı sordu. Bu soruyu da bu yazıda cevaplandıracağım.

Yazılarımda ve yorumlarımda genetik bölümünün yanlış tanındığını sık sık söyledim. Aslında biyoloji bölümünden pek farklı bir bölüm olmadığından bahsettim. Fakat Türkiye'deki Biyoloji Bölümü ile Moleküler Biyoloji ve Genetik (MBG) Bölümlerinin taban sıralamalarından da anlaşılacağı üzere çok farklı şeyler olduğu düşünülüyor. Aşağıdaki tablo bunun ispatıdır:


Bu tablo, MBG ve Biyoloji bölümlerinin her ikisini de aynı anda bulunduran  ODTÜ ve İstanbul Üniversitesinin taban sıralamalarını göstermektedir. Bu tabloya göre her iki üniversitede de sıralamalar arasında çok ciddi bir farklılık var. MBG'deki sıralamalar, Biyoloji'dekinin üçte biri kadar. Bunun sebebi, bu iki bölümün Türkiye'de birbirinden çok farklı bölümler olduklarının düşünülmesidir. Aslında biyoloji, MBG bölümünü bütünüyle kapsar. Moleküler biyoloji ve genetik, biyolojinin alt dallarıdır.

Türkiye'de biyoloji mezunlarının çok büyük bir kısmının işsiz kaldığını herkes bilir. Bu sebeple insanlar Biyoloji bölümünü okuyup işsiz kalmaktansa MBG'yi tercih ederek akıllıca hareket ettiğini sanır. Yani ODTÜ MBG'yi tercih eden 19.300üncü kişiye MBG yerine ODTÜ Biyoloji yazmayı düşünür müsün diye sorsak, "O kadar da düşmedim, orayı tercih edersem işsiz kalırım" diye cevap alma ihtimalimiz yüksektir. Ben Boğaziçi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümüne başladığımda, bölümün ilk günlerinde bölümü tanıtmak için MBG'li tüm öğrenciler ile tüm hocaların toplantısında, bölümün en eski ve aynı zamanda Türkiye'de kendi alanının en meşhur hocalarından Prof. Dr. A. T. bölümün kuruluşundan bahsetmişti. Boğaziçi Üniversitesi MBG bölümünün eskiden Biyoloji bölümü olduğunu ve bu sebeple yüksek puanlar alan öğrencileri çekemediklerini söylemişti. Bu nedenle daha fazla talep oluşturmak için ders programını biraz değiştirip ismini Moleküler Biyoloji ve Genetik yaptıklarını ve bunun da çok işe yaradığını söylemişti. Bence de isim değişikliği "hocalar adına" kesinlikle çok akıllıca bir harekettir. Öyle akıllıca bir hareket ki adı biyoloji olan bölüme talep yokken isim değişikliği ile aynı bölüm, birden Türkiye birincilerinin bile oltaya takılıp tercih ettiği bir bölüm haline gelmiş. Fakat bu hareket yüzünden Türkiye'de binlerce hatta o zamanlardan bu güne belki de yüz binlerce beyin hem kendi adına hem de Türkiye adına çok daha faydalı olabilecekken, tüm idealistliğini kaybedip geçineyim de ne iş olursa olsun yaparım mantığında yaşamak zorunda kalmıştır.

MBG ile Biyoloji bölümlerinin aslında çok farklı bölümler olmadıklarını farklı bir şekilde daha göstereyim. Aşağıdaki tabloda ODTÜ MBG ve Biyoloji bölümlerinde verilen dersler yer alıyor:


Bu tabloda yeşil ile işaretli olan dersler her iki bölümde ortak olan derslerdir. Beyaz olanlar ise o bölümü diğerinden ayıran derslerdir. Bu işle azıcık alakalı olan birine sorsanız, beyaz ile işaretli derslerin birbiri ile iç içe dersler olduğunu söyler. Yani mesela biyoloji bölümündeki Cell Biology ile MBG'deki Molecular and Cellular Biology derslerinin büyük bir kısmı örtüşüyor. MBG'deki genetik dersleri ile biyoloji bölümündeki genetik dersleri de aynı şekilde büyük oranda örtüşüyor. Ders programına daha detaylı bakınca derslerin çoğunun kodunun da aynı olduğunu görürsünüz. Çünkü bu dersler Biyoloji ve MBG bölümlerinde ortak olarak verilir. Yani MBG ve Biyoloji öğrencileri aynı sınıfta aynı hocadan aynı dersi alır. Sonuç olarak insanların biyoloji bölümünden çok farklı olduğunu düşündüğü MBG bölümü, biyoloji bölümü ile neredeyse aynı içeriklere sahip derslerden oluşur. Biyoloji ile MBG arasındaki bu küçük fark herhangi bir yerde MBG öğrencisini Biyoloji öğrencisinden üstün kılmaz. Ben hayatımı bilime adayacağım, yurt dışında araştırmalar yapacağım diyen bir MBG'liye biyoloji mezununa göre üstünlük sağlamaz. Çünkü yüksek lisans/doktoraya kabul komitelerindeki kişiler aradaki farkı kapatmanın hiç zor olmadığını bilir. Hatta bu farkı fark olarak bile görmez. Ben hayatımı bilime adamayacağım ama piyasada bir iş bulmak istiyorum diyen bir MBG'li için de bir üstünlük sağlamaz. Çünkü Türkiye'de küçük farkı önemseyecek kadar özelleşmiş bir piyasa yok. Zaten Türkiye'de bu derslerin yarısını alsanız bile piyasa için fazlası ile yeterli konuma gelirsiniz. Kısa bir süre önce Anadolu üniversitelerinin birinden mezun bir MBG'li piyasada 2 yıllıklarla aynı kefeye konulduklarını söylemişti. Sonuç olarak biyoloji bölümü ile MBG bölümü mezunlarının her ikisini de biyoloji mezunu olarak kabul edebiliriz. Öyle bir durumda illaki MBG tercih edeceğim diyen birine MBG yerine daha iyi bir okulda biyoloji bölümü tercih etmelerini öneririm. Yani 56.500üncü sırada olan birinin yukarıdaki tabloya göre İstanbul Üniversitesi MBG yerine ODTÜ Biyoloji bölümünü tercih etmesi daha mantıklıdır. Bu sayede daha iyi bir üniversiteden mezun olup bölümün bir işe yaramadığını görmeniz durumunda üniversiteden dolayı işe alınma ihtimalinizi arttırmış olursunuz.

Boğaziçi Üniversitesinin uyguladığı dahiyane isim değiştirme fikrini son zamanlarda neredeyse tüm üniversiteler uygulamaya başladı. Çünkü sadece isim değiştirerek biyoloji bölümü bir gecede herkes tarafından daha iyi olduğu düşünülen MBG'ye dönüşebiliyor ve bu sayede bölüm daha iyi öğrencileri çekebiliyor. Biyoloji bölümü iken doldurulamayan kontenjanlar isim değişikliği ile doldurulabiliyor. Aşağıdaki tablo MBG ve Biyoloji bölümlerinin kaç üniversitede kaç kontenjana sahip olduğunu gösteriyor:


Benim üniversiteye yerleştiğim 2005 yılında Türkiye'de 6-7 üniversitede Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü vardı fakat bugün 45 üniversitede MBG bulunuyorken 35 üniversitede biyoloji bölümü bulunuyor. 45 üniversiteyi araştırdığınızda büyük bir kısmının biyolojiden MBG'ye dönüştürüldüğünü görebilirsiniz. Ayrıca 45 üniversitenin MBG için ayrılan 2077 kontenjanı varken 35 üniversitenin 1378 kontenjanı biyoloji için ayrılmış. Yani her yıl yaklaşık 2000 kişi MBG öğrencisi olacak ve 4 sene sonra piyasaya işsiz kalma potansiyeli yüksek 1300 biyoloji mezununa, işsiz kalma potansiyeli yüksek 2000 MBG mezunu eklenecektir. Türkiye'de istihdam edilemeyecek kadar insan piyasaya sürülüyor olmasına rağmen her geçen sene Türkiye'deki MBG bölümüne bir yenisi ekleniyor. Hal böyleyken, MBG bölümünün durumu 2012 yılından sonra özellikle mezunlar için bırakın ilerlemeyi gerilediğini söylemek hiç yanlış olmaz.

Peki yurt dışında durum nasıl? Benim dönemimden bir arkadaşım bu sene ABD'de doktorasını tamamlayıp döndü ama bu arkadaşım doktorasını tamamladıktan sonra genetik bölümünü bırakmaya karar verdi. Çünkü bu bölüm ile ne Türkiye'de ne de ABD'de hiçbir yere varılamayacağını benim gibi gördü. Bu bölümün durumunun ABD'de de çok kötü olduğunun diğer bir göstergesi de ana yazıda bahsettiğim post-doktora süresidir. Post-Doktora, doktora ile yardımcı doçentlik arasındaki geçirilen zamandır. Doktorasını almış birinin yardımcı doçent olabilmek için diğer doktoralı rakiplere göre bir üstünlük sağlayıp üniversitelerden yardımcı doçent olarak kabul edilebilmesi için geçirilen süredir. Yani bilim adamı olmak isteyen biri için tam bir zaman kaybıdır. Ben bu süreyi vasıflı kölelik olarak da tanımlıyorum. MBG bölümünde arz/talep dengesi aşırı derecede kaçırıldığından ve piyasanın ihtiyacının çok üstünde kişi piyasaya sürüldüğünden bu bölümde çok fazla rekabet vardır. Bu yüzden normalde bölümlerin çoğunda zorunlu olmayan post-doktoranın MBG gibi bölümlerde yapılması zorunludur. Post-doktora boyunca bir profesör, doçent ya da yardımcı doçent'in öğrencisi olarak çalışılır. MBG'den doktorasını alıp birkaç ay önce dönen arkadaşım, MBG bölümlerinde 6-7 yıllık doktoradan sonra post-doktoranın 10 seneyi çok rahat bir şekilde bulmaya başladığını söyledi. Zamanla bu sürenin daha da artacağını düşünüyorum. Bu da doktorasını 30 yaşında tamamlayan birinin 40 yaşında yardımcı doçent olabildiği anlamına gelmektedir.

Ben 2005 yılında MBG'ye başladığımda umutsuz değildim. Şu an kötü bile olsa mezun olana kadar 5 sene içinde çok şey değişir, gelişir diye düşünüyordum. Mezun olduğumda ne yazık ki düşündüğüm gibi olmamıştı. Aynı şekilde 2012 yılındaki yazımdan sonra MBG hakkındaki düşüncelerim de geçtiğimiz yaklaşık 4 sene içinde olumlu yönde gelişemedi. Aksine, açılan yeni üniversiteler ve artan kontenjanlarla umudumu daha da kaybettim. Bu yüzden ben hala Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünden olabildiğince uzak durulmasını öneriyorum. Eğer illaki ben genetikçi olmak istiyorum derseniz de aslında ne Türkiye'de ne de yurt dışında biyoloji mezunundan farkınızın olmayacağını bilip buna göre tercih etmenizi öneririm.