Amerikalı profesörün bilim ile ilgili yazısını İngilizce'den Türkçe'ye tercüme ettim. Umarım yararlı olur.
Referans:
http://wuphys.wustl.edu/~katz/scientist.html
BİLİM ADAMI OLMAYIN
Bilim adamı olmayı mı düşünüyorsunuz? Dünyanın nasıl olduğunu, doğanın gizemli sırlarını açığa çıkarmayı, deneyler yapıp hesaplamalar yapmayı mı istiyorsunuz? Unut gitsin!
Bilim eğlenceli ve heyecan vericidir. Keşif heyecanı benzersizdir. Eğer akıllı, tutkulu ve çalışkan iseniz bir bilim dalında üniversite okumalısınız. Fakat bu durum bir dereceye kadar göze alınabilecek bir durumdur.Mezun olduktan sonra gerçek dünya ile karşılaşacaksınız. Yani doktora yapmayı aklınızdan bile geçirmemelisiniz. Bunun yerine başka bir şey yapmayı düşünün. Mesela tıp, hukuk ya da bilgisayar gibi bir mühendislik okuyun. (NOT: ABD’de tıp gibi bölümler için önce bilimle ilgili bir bölümde üniversite eğitimi almak gerekmektedir. Yani bu durumu Türkiye'nin durumuna göre yorumlayacak olursak, profesör bilimle ilgili bir bölüm okumadan tıp, hukuk, mühendislik ve benzeri bölümlerin tercih edilmesini öneriyor.)
Benim gibi alanında başarılı bir profesör neden sizin bilim adamı olma hevesinizi kırmak ister? Çünkü devir değişti. Ben doktoramı 1973 yılında tamamladım ve 1976 yılında doçent oldum. Amerika'daki bilim artık mantıklı bir kariyer sunmuyor. Eğer bilim adamı olacak olursanız, sizden beklenen hayatınızı bilimsel araştırmalar için adayıp hüner ve merakınızı önemli ve ilgi çekici soruları cevaplamak olacaktır. Sonuç neredeyse kesinlikle hüsrana uğramak olacaktır (Özellikle başka bir kariyer seçmek için geç kalmış iseniz).
Amerikan üniversiteleri olarak iş olanaklarının yaklaşık iki katı kadar kişiye doktora eğitimi veriyor (NOT: Şu an bu katsayı eminim ki ikinin çok çok üstündedir.) Bir şey ya da insanlar piyasayı ihtiyacın üstünde doldurduğunda, bu şeyin ya da insanın değeri düşer. Bu durumun bilimdeki durumunun post-doktorada ekstra olarak zaman harcamak şeklinde olacaktır. Bu alandaki işler için artık eskisi kadar maaş ödenmiyor. Eskiden doktoradan iki yıl sonra (eskiden bu yaş 25 civarında iken şu an 30’un üstündedir) doçent olarak iş bulunabilirken artık genç bilim adamlarının ek olarak beş, on hatta bazen daha fazla zaman harcayıp post-doktora yapmaları gerekmektedir. (NOT: kesinlikle doğru. ABD’de 40 yaşlarında olan çok fazla post-doktora öğrencisi gördüm.) Kalıcı bir iş bulma ihtimalleri yoktur. Hatta yeni bir post-doktora için çoğunlukla her iki yılda bir başka bir okula geçiş yapmaları gerekmektedir.
Örnek olarak, benim bölümümdeki önde gelen iki yardımcı doçent adayından bahsetmek istiyorum.Biri 37 yaşında idi fakat yardımcı doçent olarak kabul edilmedi. Diğeri herkesin çok zeki ve başarılı olduğunu düşünülen 35 yaşındaki kişi doktoradan sonra post-doktorada yedi yıl harcadı. Ancak bu yaştan yardımcı doçent olarak kabul edildi ve 6 yıl sonra kalıcı bir iş olan doçentliğe kabul edilme ihtimalini elde edebildi. (NOT: ABD’de yardımcı doçentlik Türkiye’deki gibi kalıcı bir iş değildir. Yardımcı doçentler her an işten atılabilir.) Ayrıca, her iki yılda bir iş arama hengamesine girmiş oldu. Bu konudaki en son örnek 39 yaşında ve 35 makale yayınlamış yardımcı doçenttir. Tam aksine, bir medikal doktor 29 yaşında muayenelere başlar ve bir avukat 25 yaşında işe başlar, doktorası olan bir bilgisayar mühendisi 27 yaşında çok iyi bir iş sahibi olur. (Bilgisayar mühendisliği ve mühendisliklerin bazılarında doktora yapmak endüstriyel piyasa açısından mantıklı olabiliyor.) Bilimde başarılı olmasını sağlayan zekası, tutkusu, isteği ve çalışkanlığı olan herkes saydığım diğer tüm alanlarda da başarılı olabilir.
Tipik bir genetikçi post-doktora öğrencisinin maaşı yıllık $27,000’dan (% 40 a varan vergiler dahildir) başlar (NOT: bu miktar şu an $35,000 civarındadır) ve fizik bölümündeki post doktora öğrencisinin yıllık maaşı $35.000 (% 40 a varan vergiler dahildir) civarındadır. (Doktora öğrencilerinin maaşları vergiler dahil $25.000 civarındadır.) Bu maaşla bir aile geçindirebilir misiniz? Bu miktar genç bir çiftin küçük bir dairedeki masraflarını karşılayabilir. Hatta tanıdığım bir fizikçinin eşi post-doktora için sürekli taşınmalarından dolayı onu terk etti. Yaşın otuz civarında olduğunda daha fazlasına ihtiyaç duyacaksınız: iyi bir okula yakın güzel bir ev ve orta düzey bir ailenin ihtiyacı olan tüm gereklilikler. Bilim bir meslektir. Bir din ya da hizmet aracı değildir. Bilim fakirlik ve bekarlığı aklayan bir yemin değildir.
Tabii ki zengin olmak için bilim adamı olunmaz. Bu yüzden her ne kadar bir hukukçu ya da doktor sizin iki hatta üç katınızı kazandığı halde siz bilim adamı olarak (çok şanslı olup iyi bir iş bulduğunuzu farz ediyorum) hukuk ya da tıp okumayı tercih etmediniz. Ben de bu tercihi yaptım. Ben benim ilgimi çeken ve özgürlüğümü kazandığım problemlerle uğraşmak ve için bilim adamı oldum. Fakat siz büyük ihtimalle bu özgürlüğe sahip olamayacaksınız. Bir post-doktora öğrencisi olarak diğer kişilerin düşünce ve görüşlerine göre yaşamak zorunda kalacaksınız. Hatta bir bağımsız bilim adamı olmaktan ziyade bir teknisyen (yani laboratuvarın her türlü sıradan işlerini yapan sıradan biri) olduğunuz düşünülecektir. Sonuç olarak belki de bilimden tamamen dışlanacaksınızdır. Bir bilgisayar programcısı olarak güzel bir iş bulabilirsiniz, fakat bunu neden 22 yaşınızda değil de on yıllık bir sefillikten sonra yapasınız? Bilimde ne kara uzun bir süre harcarsanız bilimden ayrılma ihtimalinizi o kadar düşürür ve diğer sektörler için siz o kadar az çekici olursunuz.
Belkide siz post-doktora tuzağını geçebilecek kadar yeteneklisinizdir. (Endüstriyel piyasada çok çok az iş imkanı vardır.) Bazı üniversiteler yaptıklarınızdan çok etkilendi ve sizi 2 yıllık post-doktoradan sonra işe aldı diyelim. Fakat bilim dünyasının genel olarak düşük değerlendirmesi yüzünden en yetenekli yardımcı doçent bile uzun bir süre post-doktora hengamesine geri dönebilir. Bu şartlardaki meslekleri düşünün. Ve çok yetenekli olan çoğu kişiler yani yüksek notları ve çok iyi referansları olan kişiler daha sonra bilimdeki rekabetin diğer sektörlerdekinden çok daha zor olduğunu görüyorlar.
Diyelim ki sonunda kalıcı bir meslek olan doçentliğe kabul edildiniz. Şimdi de iş bulmak için yaşanan sıkıntılar araştırmalarınız için ihtiyaç duyduğunuz fonların bulunmasındaki zorluğa dönüşüyor ve bu sıkıntıları yaşayan fazlasıyla bilim adamı var. Şimdi de bilim yapmak yerine yapmayı düşündüğünüz bilimle ilgili planlarınızı anlatan yazılar yazmaya başlıyorsunuz. Daha da kötüsü, sizin planlarınız sizin rakipleriniz tarafından yargılandığı için rakipleriniz planlarınızı onaylamayıp size fon verilmesini engelleyebilir ve bu yüzden merak ve isteğiniz birden sönebilir. Ayrıca tüm eforunuzu ve yeteneğinizi önemli soruları cevaplamak yerine yapılan eleştirileri saptırmayı umacaksınız. Geçmişteki başarılarınızı bilimsel planlarınıza ekleyemezsiniz. Çünkü başarılarınız tamamlanmış işlerdir ve yeni planlarınız tamamlanmamış ve ispat edilmemiş planlardır. Orijinal fikirler bir bilimsel plan için ölüm öpücüğüdür diye atasözü gibi bir söz vardır. Çünkü bu fikirler henüz işe yarayıp yaramayacakları ispatlanmamış fikirlerdir (aslında çalışacağı senin bilimsel olarak planlayıp sunduğun şey olacaktır.) fakat bu fikirler çok düşük ve değersiz olarak notlandırılabilir ve fon almanızı engelleyebilir. Diyelim ki bu fonu yine de elde ettiniz, bu durumda da sonuç olarak siz beklemediğiniz şeyle karşılaşmış olacaksınız.
Peki ne yapılabilir? Her genç için yani bilimde kalıcı bir işi olmayan kişiler için yapılacak ilk şey başka bir sektörde iş arayışına girmesidir. Bu durum sizi hayal kırıklıklarıyla dolu beklentilerin olduğu sefilliklerden kurtaracaktır. Genç Amerikalılar bilim dünyasında kötü sonuçların olduğunu ve orta düzey yaşam kalitesinin olmadığını fark ediyorlar ve bu yüzden bilimden ayrılıyorlar. Eğer siz de aynı şeyi yapmadıysanız, hemen siz de bunu yapın. Doktorayı, kendi ülkelerinin çok kötü durumda olduğu ülkeler olan Hindistan ve Çin gibi ülkelerin vatandaşlarına bırakın. Benim şimdiye kadar fizik bölümünde doktorasını alıp hayatını mahveden tanıdığım kişi sayısı uyuşturucu bağımlılığından dolayı hayatını mahveden kişi sayısından daha fazladır. (NOT: bu durum genetik için de geçerli.)
Eğer bilim düyasında bir liderlik pozisyonunda iseniz, araştırmalara fon veren kurumların daha az doktora öğrencisi eğitmesini sağlamaları konusunda onları ikna etmeye çalışmalısınız. Bilim adamlarının ihtiyaçtan fazla olmasının sebebi, bilimsel araştırmalara fon ayıran kurumların politikalarına tamamen bağlıdır. Çünkü neredeyse tüm doktora öğrencileri devlet tarafından verilen bilimsel fonlar ile eğitiliyor. Fon veren kuruluşlar bilim ile ilgilenen genç kişi sayısının az olduğundan ağlayıp sızlanarak şikayetçi olmalarına rağmen aslında bu azlığın asıl sebebi onların bilimi bir kariyer yapma ihtimalini azaltmalarından kaynaklanmaktadır. Bu durumu, eğitilen bilim adamı sayısını ihtiyaç ile dengelemeleri durumunda düzeltebilirler. Fakat onlar bunu yapmayı reddediyorlar. Hatta problemi tartışmayı bile reddediyorlar. Sonuç olarak, bilim adamı olması gereken en iyi genç insanlar bunu yapmayı reddetmek zorunda kalıyorlar. Ve doktora programları zayıf Amerikan ve Amerika vizesi ile cezbedilmiş yabancı öğrenciler ile dolmuş oluyor.
Jonathan I. Katz
Fizik Profesörü
Washington Üniversitesi, St. Louis, Mo.
katz@wuphys.wustl.edu